ZENNA Kurumsal Marka Yönetim Araştırmaları ve Danışmanlığı Kurucusu Nuran Aksu, toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine düşüncelerini paylaşıyor.
Kadın ve erkek ayrımıyla toplumsal roller biçilmemesi, baskı oluşturulmaması anlamını ifade ediyor. Ayrıca insan evladının düşünme yetisini kullanarak canlı olmanın, birlikte yaşamın önemini anlamasını ve davranışlara dönüştürebilmesini ifade ediyor.
Öncelikle kadınların kendilerine biçilen rollerden sıyrılması gerektiğini ve erkek yönetici hayranlığından uzaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Ya da kadın-kadının düşmanıdır, erkekler ile daha iyi çalışıyoruz anlayışından çıkmaları gerektiğini… Bu düşünce olduğu sürece olumlu davranışlara geçmemiz mümkün değil. Tabii ki bu ilk adım, sonrası kadınların aile yaşamlarında dengeli bir yaşama geçmeleri için sorumluluk paylaşımlarının yapılması gerekiyor. Bu söylediklerimi insanların birey olarak yapmaları çok zor. Dolayısıyla ülkenin tüm kurum ve kuruluşlarının bu sorunları kaldıracak yapıda eğitim, dönüştürücülük çalışmaları yapması gerekiyor. İlk etapta şirketler tüm çalışanlarına dönüştürücü çalışmalar yapmaya başlayabilirler.
Şirketimiz çok küçük butik bir şirket ve %65’i kadınlardan oluşuyor. Sektörümüzde de her düzeyde çok fazla kadın var. Kadınların çok güçlü olduğu bir sektör aslında. Ancak yazılı olarak taahhüdümüzü belirtmem gerekirse, “canlıya saygı” ilkelerimizden biri. Dolaysıyla şirketimizde kadın-erkek ayrımı oluşması ya da kadının geri planda kalması mümkün değil. Hatta insan dışındaki canlılar için de hak savunuculuğumuz söz konusu.
Çalışanlarımızın oranı kadın %65, erkek %35. Yönetim kurulu %100 oranında kadınlardan oluşuyor.
Duruşuyla etkileyen, değerlerini çok net ifade edebilen, sorumlu, samimi ve şeffaf olan.
Şimdilik 3 isim ve bir de yeğenlerim var. Bu üç isim; Mustafa Kemal Atatürk, Türkan Saylan, Duygu Asena. Bizlere 1930’da pek çok ülkede hala kadının ismi yok iken seçme ve seçilme hakkını veren, ülkeyi cinsiyet ayrımı yapmadan yoktan var eden kurucumuz, atamız Mustafa Kemal Atatürk ve sorumluluğu, fayda yaratmayı, hesap verebilirliği yine zamanının ötesinde ve cesurca gösteren, ömrünü adayan Türkan Saylan Hocamız.
Ve yine hayatımda iz bırakan bir isim olan Duygu Asena’da lise yıllarımda “Kadının Adı Yok” isimli kitabını okuduğumda ve daha sonra kendisinin yazılarını, yapmaya çalıştıklarını takip ettiğimde gerçekten çok etkilendiğim “ne kadar cesur, ne kadar farklı” dediğim bir diğer isim. Doğduğumdan beri Atatürk’ümüzün ve 20’li yaşlarıma geldiğimden beri de Türkan Saylan’ın izini sürüyor, hayran olduğum bu isimlerin izlerini devam ettirmek için de elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Ayrıca 2 kız, 1 erkek yeğenim var ve dünyada en modern yapıdaki ortamlarda yetişmelerine rağmen yeğenlerim birebir ve canlı şahit olarak kız-erkek ayrımını yaşayarak görmemi sağlıyorlar – sene 2023 olmasına rağmen… Kız yeğenlerimin üstlerine biçilen rolleri ve onların bu rollere başkaldırmalarını görmek, bana çok ciddi ilham olan ve ses çıkarmam gerektiğini gösteren etkenlerden.